metrika yandex
  • $32.5
  • 34.84
  • GA18240

Haberler / Yorum - Analiz

Sıfır Yılında Yaşamak - Mehmet Talha Kalkan

02.12.2018

Geçen hafta, Birleşmiş Milletlerin desteğiyle 2006 yılında kurulan Kamboçya Olağanüstü Mahkemeleri, uzun süren yargılama sürecinin ardından, ülkede 1975-1979 yılları arasında hüküm süren Kızıl Khmer rejiminin en önemli isimlerinden 92 yaşındaki Nuon Chea ile 87 yaşındaki Khieu Samphan’ı ilk kez soykırımdan suçlu buldu.

Onlarca insan hakları kuruluşunun da katıldığı mahkemede her iki isim Kamboçya'da yaşayan Çam Müslümanlarına ve Vietnamlı azınlığa karşı girişmiş oldukları sistematik katliam ve soykırım suçlarından dolayı ömür boyu hapis cezası aldı ve böylece Kamboçya’da 1975-1979 yılları arasında yaşanan insanlık dramı, ilk kez soykırım olarak nitelendirildi. Mahkemenin aldığı bu karar veya çekilen hiçbir ceza, Kamboçya’da hunharca katledilen insanları geri getirmeyecek olsa da mahkeme, bölgede yaşananlar hakkında tüm insanlığa bir bilgi sağlayarak kamuoyu vicdanının rahatlamasına bir nebze de olsa katkı sağladı. Peki burada, Kamboçya’da 4 yıl boyunca ne yaşandı?

Basit Bir Doktora Tezi: Kamboçya Ekonomisi ve Onun Endüstrileşme Problemi

Aslında her şey zengin bir çiftçinin çocuğu olan Pol Pot’un (Saloth Sor) eğitim için gittiği Paris’te, sonraları çok yakın arkadaş olacakları Khieu Samphan ile tanışmasıyla başladı. Kısa bir sürede, oldukça yakın arkadaş olan ikiliden Khieu Samphan, Paris Üniversitesi’nde bir tez hazırladı ve Kamboçya’nın ekonomik meselelerine sosyalist ama radikal bir bakış açısı getirdi. Bağımsız Kamboçya’nın güçlü bir ülke olabilmesinin tek yolunun tarımdan geçtiğini ve zenginleşmek için tek yapılması gerekenin çiftçilik olduğunu söyleyen Khieu Samphan, belki Fransız akademisyenleri derinden etkileyemedi ama bir kişinin üstünde devasa bir etki bıraktı: Pol Pot.

Kısa bir süre sonra ülkesi Kamboçya’ya geri dönen Pol Pot, sahip olduğu radikal düşüncelerden dolayı Kamboçya Komünist Partisi içerisinde oldukça hızlı şekilde yükselmeye başladı. Komünist Parti’de güçlenen konumu ve artan prestiji ise Pot’un, bölgenin büyük gücü Çin ile yakınlaşmasına neden oldu. Bundan dolayı sıklıkla yaptığı Pekin ziyaretleri, Mao’nun “Kültür Devrimi” düşüncesini benimsemesine; kırsalın, köylünün ve tarımın her şeyden değerli olduğu fikrini şiar etmesine zemin hazırladı. Ancak Kamboçya’daki mevcut Kral Sihanouk yönetiminde, bu fikirleri yayabilecek bir ortam bulmak imkânsızdı. Pot’un beklediği fırsat ise ironik bir şekilde, komünizm ile mücadeleyi bir numaralı gündem maddesi yapan ABD’den gelecekti.

Ho Chi Minh’in komünist düşüncelerinin Güneydoğu Asya’da yayılmasını istemeyen ABD’nin Vietnam’a girmesi, şüphesiz komşusu Kamboçya’nın da zarar görmesine neden oldu. Vietnam’a destek verdiği için bombalanmaya başlanan Kamboç şehirleri ıssızlaştı ve sonucunda tüm halk, hayatlarını kurtarmak için kırsala kaçtı. Bunu yeterli görmeyen ABD, 1970 yılında Kral Sihanouk’a bir darbe yaparak kendini destekleyen Sirik Matak’ı yönetimin başına getirdi. ABD’ye göre her şey çözülmüş ve bölgede kendini tehdit edecek hiçbir unsur kalmamıştı.

ABD’nin kendine karşı büyük bir komplo düzenlemiş olduğunu düşünen ve Pekin’e kaçan Kral Sihanouk ise daha evvel sıcak bakmadığı komünizm fikrine yaklaşarak Pol Pot ile beraber hareket etmeye başladı. Pol Pot ise bu yakınlaşmayı kullanarak kırsala yayılmış olan halk üzerinde etkin olmaya başladı ve kısa bir süre sonra Pol Pot, KKP’nin militan kanadı olan Kızıl Khmerlerin başına geçerek Kamboçya İç Savaşı’nı başlattı. ABD’nin sürekli olarak kendi topraklarına saldırmasından bıkan Kamboçya halkı, ABD destekli hükümeti devirmek adına Çin’den gelen Kızıl Khmerlere tüm gücüyle destek verdi. 1970’te 5.000 civarında olan militan sayısı, 1975’e geldiğinde 100.000’e ulaştı ve nihayet aynı yıl, Kamboçya İç Savaşı, Pol Pot’un zaferi ile sonuçlandı. Kamboçya halkı artık huzura kavuştuklarını düşünmeye başlasa da bu mutluluk sadece bir günlüktü; ABD’den kurtulduklarını zanneden halk, 4 sene boyunca adeta cehennemi yaşayacaktı.

Sıfır Yılı: Bir Sosyal Deney

Kızıl Khmerlerin önderliğinde başarılı bir şekilde yıkılan Amerikan destekli rejimin yerine Demokratik Kamboçya Devleti adıyla yeni bir devlet kuruldu. Bu yeni yapılanmanın bir numaralı ismi ise yeni devletin başbakanı olacak olan Kızıl Khmerlerin lideri Pol Pot idi.

Radikal komünizm fikrini benimseyen Pol Pot, Kamboç toplumunu sıfırdan oluşturmak adına, 4 sene sürecek hükümranlığı boyunca önüne gelen herkesi acımasızca ortadan kaldıracaktı. Pol Pot, Kamboçya’nın altın dönemi olarak kabul ettiği Khmer İmparatorluğu’na benzer bir yapı oluşturmak istiyordu; bunun için yapılması gerekense bir an evvel o dönemdeki toplum yapısının ortaya çıkarılmasıydı. Şüphesiz, 1970’lerden 1400’e dönebilmek adına toplumda önemli değişiklikler yapmak elzemdi; Kamboç toplumu fabrika ayarlarına döndürülmeliydi. “Sıfır Yılı” ise burada devreye giriyordu; Pol Pot kafasında tahayyül ettiği tüm değişiklikleri yapabilmek adına her şeyi sıfırlamalıydı.

Tüm toplumun sıfırlanması ise var olan düzenin ortadan kaldırılması demekti: Din, teknoloji, kültür, örf, gelenek.

Pol Pot’un kurmak istediği düzen, insanın doğuştan günahsız olduğu fikrine dayalı radikal komünizm düşüncesinden başka bir şey değildi.

İnsanı kötü yapan şey ise çevresinde bulunan ve toplumu yozlaşmaya götüren unsurlardı. Ona göre, toplumu yozlaşmaya götüren dört temel unsur vardı:

  1. Din
  2. Bilgi
  3. Para
  4. Aile

 

Birinci grupta yer alan din düşüncesi Pot’un saldırdığı ilk alandı ki Kızıl Kmerler ilk saldırılarını Budistler ile Çam Müslümanlarına karşı gerçekleştirdi ve her iki gruba sistematik bir soykırım uygulayarak yok etmeye çalıştı. Neredeyse 1 milyona yakın insan dini gerekçeler nedeniyle ortadan kaldırılırken ülkede yer alan tüm ibadet alanları bir bir yakıldı. Dini tüm ritüeller yasaklandı; sıfır toplumunda dine yer vermek imkânsızdı.

Ardından, Kızıl Kmerlerin hedefinde bilgi vardı. Bu biraz kafa karıştırıcı gözükebilir ama Pot, düşünen insanın saflığını kaybettiğine inanıyordu. Bu yüzden, entelektüelliği çağrıştırdığı için gözlük sahibi olan, yabancı dil bilen, üniversiteye giden veya düşünen herkes öldürülmeliydi. Ona göre, çiftçilik dışında geçerli bir meslek yoktu ve diğer tüm meslekler ortadan kaldırılmalıydı. Bu bağlamda yüz binlerce doktor, mühendis, avukat, profesör, öğretmen ve din adamı katledildi; tüm okul, hastane, üniversite, adliye, fabrika, kütüphane, dergi, gazete ve banka gibi yerler imha edildi; tüm teknolojik gereçler, kitle iletişim araçları, kitaplar yakıldı veya ortadan kaldırıldı. Herhangi bir ülkenin Kamboçya ile ilişki kurmasına engel olunarak devletin izole edilmesi hedeflendi. Hatta Kamboçya içinde bile kimsenin şehirde yaşamasına izin verilmeyerek tüm şehirliler köylere sürüldü. Şehirliler, birbirlerinden sorumlu hale getirildi ve olası bir firar vs. durumunda o kişiden sorumlu kişiler idam edildi. Bu ise öz denetimin devam ettirilmesine katkı sağladı. Ayrıca, tarımsal üretimin sürekli olarak belirli bir seviyede tutulmasına özen gösterildi. Tarım temelli bir topluma evrilmesi istenen Kamboç toplumu, çiftçilerin dışında kimsenin herhangi bir hakka sahip olmadığı, düşünmenin tasvip edilmediği ve cehaletin övgü vesilesi haline geldiği bir yere dönüştü.

İşin belki de en ironik kısmı, bu düşünceye sahip Pol Pot’un iyi eğitimli bir öğretmen olması ve çevresinde bulunan hemen hemen herkesin oldukça iyi eğitimli kişilerden oluşmasıydı. Hatta bu fikri aldığı Khieu Samphan bile Fransa’da doktorasını yapmış önemli bir siyasetçi idi.

Pot’un gazabından kurtulamayan diğer bir unsur ise para idi. Parayı, toplumu yozlaştıran en önemli noktalarından biri olarak gören Pot, parayı dönüşümden çekti ve sonra ortadan kaldırdı. Ardından, Kamboçya Merkez Bankası başta olmak üzere tüm bankaları kapattı. Hayal ettiği ütopik düzen içerisinde insanlar, para olmadığı için açgözlü olmayacak ve herhangi bir yozlaşma yaşanmayacaktı.

Aile mefhumu ise Pot’un ortadan kaldırmak istediği en önemli dördüncü unsur idi. Ona göre, aile kavramı toplumda hizipleşmeye neden olduğu için kaldırılması gerekliydi. İlk olarak, tüm çocuklar toplandı ve çeltik arazilerine gönderildi. Akabinde, tüm aileler dağıtıldı ve farklı noktalara sürüldü. Aile fertlerinin birbirlerine “anne”, “baba” veya “abi, abla” olarak hitap etmesi yasaklandı; herkes birbirine “Yoldaş” demek zorunda kaldı. Böylece, sadece tümüyle kendi ülküsüne hizmet eden yüz binler ortaya çıkacaktı.

İşin belki de en acı tarafı, sadece gözlük taktığı, yabancı dil bildiği veya Müslüman olduğu için milyonların “Ölüm Tarlaları”na yollanarak burada hunharca katledilmesiydi. Ancak katledilmek kelimesi, bu durumu ne derece karşılar bilemiyorum, zira infazlar yapılırken kurşun kullanılamıyordu ve insanlar palalarla, bıçaklarla, dayakla veya ağaçlara vurularak öldürülüyordu. Tam 4 sene boyunca bu canilik devam etti.  BM başta olmak üzere kimse Kamboçya’da olanlara ses çıkartmıyordu. Nihayet Kamboçların bekledikleri destek, komşuları Vietnam’dan geldi. 1979 yılında Kamboçya’yı işgal eden Vietnam ordusu, hayatı normale döndürürken kanlı Pol Pot rejimine de son verdi. Pol Pot, sayıları tam olarak bilinmese de asgari 2 milyon insanı işkenceyle, tecavüzle ve dayakla ortadan kaldırdı ve 20. yüzyıla bu caniliği ile damga vurdu.

90’lara gelindiğinde kırsalda güçlü durumda olan Kızıl Khmerler, çeşitli taarruz hareketlerinde bulunsalar da şehirlere inemediler ve dolayısıyla, bu başarısızlık artık yaşlanan felçli Pol Pot’a kesildi. Yandaşları onu adalete teslim etmeye hazırlanırken Pot, kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti. Ama onun ölümü Kızıl Khmerlerin Kamboçya’daki etkinliğini azaltmadı; hatta 2018 yılı itibariyle işbu grup hâlâ Kamboçya kırsalının önemli bir kısmını elinde bulundurarak halkı sindirmeye devam etmekte…

Ama daha iyi bir dünya yaratıyoruz, öyle değil mi?

‘İnsanlığın son trajedisi kötü insanların baskısı veya zulmü değil iyi insanların bunlara karşı sessizliğidir.’                                                                     

                                                                                                                                                                                  Martin Luther King

Yorum Ekle
Yorumlar (1)
FUAT | 02.12.2018 18:28
TALHA KARDEŞ, GÜZEL BİR ARAŞTIRMA OLMUŞ. DEVAMINI BEKLİYORUZ.