metrika yandex
  • $32.74
  • 34.87
  • GA19020

Haberler / Yorum - Analiz

Gümüşhane Buzul Gölü İbret Olsun - Muhsin GANİOĞLU

21.11.2019

Son günlerde Gümüşhane’de bulunan ve yerbilimleri uzmanlarına göre 12000 yıldan beri oluşum içinde bulunan küçük bir buzul gölünün tabanında define olduğu gerekçesiyle gerekli makamlardan da izin alınarak arama yapıldığına ve bu sorumsuz ve bilinçsizce yapılan arama sonucunda adete bir doğa katliamı yapıldığına yazılı ve görsel medyadan şahit olduk. Yapılan doğa tahribatı gerçekten fevkalade üzüntü vericiydi. İnsanın esasen kendi doğasında bulunan ve fakat kontrol edilmesi gereken duygulardan birisi olan “ganimetle kolay yoldan geçinmek” duygusunun tabiata ne tür zararlar verdiğini/verebileceğini bir kez daha gördük.

Elbette 35-40 yıl öncesinde balık tutulan göl, ırmak ve derelerin utanılası bir şekilde kirliliğe maruz kalmasını, insanın karnını doyurmak için yaratılmış olan tarım alanlarının vahşi şehirleşmeye veya sanayileşmeye kurban edilerek tabiatın tahrip edildiğini unutmamız mümkün değildir. Tabiki bu hususlar, emsalleri ile kıyaslandığında küçük boyutta olan bir buzul gölünün hunharca yok edilmesinden daha tehlikelidir. Karalara, havaya ve denizlere verdiğimiz zararların bedelini her gün ödüyoruz ödemeye de devam edeceğiz. Nehirde yüzen bir balığın hayatı, insanoğlunun ihmal veya kastı sebebiyle son buluyorsa o hayat bir gün bizim için de yaşanamayacak bir hayat olacaktır. Suyumuz kesilse havamız kirlense ne yaparız hiç düşündük mü? Biz mi yarattık ki biz bozuyoruz?

Olayı duyduğumda aynı zamanda bir doğa gönüllüsü olan ve Gümüşhane Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyelerinden bir arkadaşımı aradım. Kendisi de bu olayla ilgili üzüntülerini belirtti. Ancak kamuoyuna yansıdığı şekilde yazılı ve görsel basında yer alan görsellerdeki tahrip edilmemiş göl ile tahrip edilmiş gölün aynı göl olmadığını, tahrip edilmiş gölün önceki hali olarak verilen görsellerin Gümüşhane Şehir Merkezi yakınında bulunan Dört Konak köyü sınırları içinde bulunan ve aynı isme sahip (Dipsiz Göl) doğal bir göl olduğunu, tahrip edilmiş buzul gölünün ise Gümüşhane Şehir Merkezinden 80 km uzaklıkla bulunan Dumanlı Köyü (Santa Harabeleri) sınırları içinde bulunan Dipsiz Göl olduğunu belirtti. Tahrip edilen gölün küçük çaplı bir göl olmakla birlikte oluşum süreci ve tahmini oluşum yaşı ve benzeri özellikleri dikkate alındığında Kültür ve Tabiat Varlıkları mevzuatına tabi, bilimsel olarak da çok yönlü araştırmalara konu olacak değerde bir göl olduğunu ve dolayısıyla bir define arama faaliyeti ile tahrip edilmesinin asla doğru olmadığını belirtti. 

Elbette sevindirici olan durumlar da var. O da kamuoyunun bu duruma gösterdiği duyarlılıktır. Hükümetin konuyu ayrıntılı olarak incelendiğini ve gerekli tedbirlerin alınarak bölgenin doğal sit alanı ilan edileceğini açıklaması da ayrıca memnuniyet vericidir. 

Ancak benim bu yazıda ele almak istediğim konu; nasıl oluyor da bu veya buna benzer doğa cinayetleri işlenebiliyor. Devletin yetkili makamlarının izinleri dairesinde olması da olayı bir o kadar ilginç kılıyor. Mevzuatlara baktığımızda esasen bir eksiklik olmadığını olsa bile bunun akıl yürütmelerle rahatlıkla kapatılabileceği açıktır. Mevzuatlarımızda define aramayla ilgili hükümlerin bulunmaktadır. Bu işin nerelerde ve nasıl yapılacağı, kimin izin vereceği, kimin kontrol edeceği, bulunması durumunda bunun bedelinin nasıl paylaşılacağı en küçük detayına kadar yazılıdır.

Toplumsal değerlerimize baktığımızda onlarda bu şekilde bir olaya asla müsamaha göstermez.    Bununla birlikte temiz havayı, temiz suyu, temiz toprağı,  ihtiyaçlar  listesinde neden ilk başa koyamıyoruz.

Peki nasıl oluyor da bu neviden yanlış işler yapılabiliyor. Bu meselenin esas nedenini bulmak gerekir.

Definecilerin rüyasında define yeri bulduğunu gördüğünü söylemesi veya eskiden beri o yerlerde define bulunduğunun bir söylentisinin bulunması bile istismarcıları veya kısa yoldan köşe dönmecileri hemen tahrik edebiliyor. Yine de insanoğlundaki bu duyguyu görmezden gelmiyorum. Sadece bunun çok iyi yönetilmesi gerektiğine inanıyorum.

Oysa define aramadan önce iyi bir yönetişim sergileyerek rüya veya zanla değil gerçek verilerden hareketle, izin verilen yerlerde (Gümüşhane’deki gölü kastetmiyorum.) bugünkü aklın ve bilim imkanlarından yararlanarak jeofizik etüd yaptırıp orada böyle bir bulgu olup olmadığı ortaya çıkarılamaz mı? İzin veren mekanizmalar bu tür verileri işin başında isteyemez mi?

Yani neden aklımızı kullanmıyoruz?

Yine bu tür arama faaliyetlerini kamuoyunun bilgisine ve denetimine açık hale getirmiyoruz. Açıklığı toplumun en önemli değeri haline getirmeliyiz. Nasıl ilan yapılmadan bir kamu ihalesi yapılamıyorsa bu tür işler de ilan edilmelidir. Arama sonuçları da ayrıca ilan edilmelidir. Nihayet define veya diğer yeraltındaki buluntular herhangi bir kimsenin malı değil herkesin malıdır. Bulmak, sahip olmak için yetiyorsa aykırı düşünenler önce gidip o defineyi veya mücevheri imal etsin veya inşa etsin.    

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş